Tarsus, Adeniz’in incisi Mersin’in şüphesiz en güzel ve en köklü ilçesidir. Tarsus tarihi en eski yerleşim yerlerine dayanmaktadır. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan çok köklü bir kültür mirasına sahip olan Tarsus, tarihte bir çok isme de sahip olmuştur. Bunlar; ersus. erasus, tersus, klikya, terasuus… Tarsus, okunan ve araştırılan tarih kitaplarına göre, en eski yerleşim […]
Tarsus, Adeniz’in incisi Mersin’in şüphesiz en güzel ve en köklü ilçesidir. Tarsus tarihi en eski yerleşim yerlerine dayanmaktadır. Bir çok medeniyete ev sahipliği yapan çok köklü bir kültür mirasına sahip olan Tarsus, tarihte bir çok isme de sahip olmuştur. Bunlar; ersus. erasus, tersus, klikya, terasuus…
Tarsus, okunan ve araştırılan tarih kitaplarına göre, en eski yerleşim yerlerinden birisidir. hatta yerleşim yeri olarak bakıldığında köklü tarihi, bağlı olduğu il olan Mersin’den bile daha eskilere dayanmaktadır. Öyle ki bu özelliği bu kenti tam bir medeniyetler beşiği haline getirmiştir. Şuan da bile oldukça kozmopolik bir yapıya sahip olan Tarsus, geçmişte bir çok millet ve dine ev sahipliği yapmıştır… Haliyle bir çok medeniyetinde göz bebeği haline gelmiştir. Hala kendine özgü maskülen bir yapıda olan bu kent bir turizm odağı haline gelmiştir. içinde bir çok dini temsil eden ibadethaneler, tarihi alt şehir, geçişler ve dahası… Hepsi bu doğa harikası kentin içinde aynı aynı anda var. Bu yüzden bu güzel kent TARSUS yerli ve yabancı turistlerin uğrak noktası haline gelmiştir. Tarsus’a gezmek için gelen turistlerin genelde hepsinin ortak tek bir yorumu vardır. O da bu doğa harikası eşsiz kültür kokan kentin tek bir günde gezilemeyeceğidir. Bunun sebebi ise: Daha önce de bahsettiğimiz gibi bir çok uygarlık ve imparatorluğun kök saldığı topraklar olması ile yine kendine özgü doğal güzelliklerinin bulunmasıdır. Tarsus tarihinin yanı sıra yine kent ve kırsal köy hayatını bir noktada birleştirmiş nadir bir kenttir. Öyle ki yerli halkın kışın merkez de ikamet ederek yazları ise yaylacılık faliyeti sürdürürler. Bu biraz da Tarsus’un coğrafi konumu ile ilgilidir. Güneyde yer alan bu kent yazın oldukça nemli ve sıcaktır. Bu nedenle yerli halk yine bor saatlik bir mesafe kadar uzaklıktaki Toros dağlarının yamaçlarında yayla yapabilme şansına sahiptir. bu yaylar ise Çamlıyayla ve Gülek’tir. Ayrıca tarihi Gülek kalesi de bu yaylada bulunmaktadır. Bu yayların yanı sıra bir çok köyler de, yayla amaçlı kullanılır. Tarsus bu coğrafi yapı ile bir yandan kırsal hayatı hep sürdürürken öte yandan ise; tarih kokan geçmişi ile misafirlerine eşsiz bir görsel şölen sunar. Antik yunan, roma ve bir çok köklü imparatorluklara ait eşsiz tarihi mirasa sahip bu kent adeta gelenleri büyülüyor… Gelelim bu güzel kentin gezilebilecek tarihi yerleri ve özelliklerine:
Tarsus’un Turistik Gezi Yerleri
-Roma yolu
-Eshab-ı keyf ve yedi uyurlar mağarası
-Tarihi kafeler sokağı
– Tarihi Şahmaran hamamı
– Tarihi kleopatra kapısı
-Hz. danyal camii
– St aziz pavlosun evi
– St. paul kuyusu
– St. paul kilisesi
– Tarihi kemer altı çarşısı
– Kırk kaşık bedesteni
– Donuk taş
– Yarenlik alanı/ yarenlik çarşısı
-Tarsus barajı
– Tarsus şelalesi
-Taşkuyu mağarası
– Tarihi yer altı şehri
-Demir kapı… ve dahası
Tarsus yukarıda da sıraladığımız turistik yerlerin yanı sıra, daha bir çok keşfe değer yerlere, müzelere, türbelere, doğal güzelliklere sahip köklü bir medeniyet kentidir. Bu kentin insanları da gerçek anlamda içten, duyarlı ve sıcacıktır. Bütün bu saydığımız yerlerin yanı sıra ayrıca mutfaklarının da oldukça zengin ve köklü bir geçmişe sahip olduğunu geçmemeliyiz. Şalgamından simitine, incirinden üzümüne, içli köfteden paçasına, mumbardan fındık lahmacuna, tasrusi kahvesinden narenciyelerine… Bütün bu yiyeceklerle misafirlerine eşsiz lezzet şöleni yaşatır… Kısacası Tarsus anlatmayla bitmeyecek kadar köklü bir kültür mirasına sahip bir kenttir. ayrıca bu kent Türkiye’de bir çok ilden çok daha fazla nüfusa sahip ve yüz ölçümü olarak da gayet geniş bir alanda kurulu bir kenttir. Yukarıda da bahsedildiği gibi gezmesi, görmesi, yorumlaması ne bir sayfaya ne de bir güne sığacak kadar az değildir.
Yazar: Feride Akdoğan