28.3.2022
Uzun yıllar boyunca Otomotiv Sektörü ve Otomotiv Yetkili Satıcıları adına çalışma imkânı bulmuş, bu yönde birçok organizasyon, eğitim, toplantı, yerli ve yabancı katılımlı kongreler, dijital ve basılı dergiler, sektöre faydalı kitap ve yayınlar, sayısız kamu görüşmeleri, oda-dernek ve federasyonlar ile ilişkilerin yönetilmesi ile sektör içinde yetkili satıcı, marka ve üreticilerle çeşitli istişare ve toplantılar gerçekleştirmiş bir emekçi olarak bu dinamik yapının bir parçası olmaktan hep mutlu oldum.
Otomotiv sektörü dünyanın üretim bazında en değerli, teknoloji içeren, her kademeden istihdam yaratan ve insanların hayatlarını kolaylaştırmak üzere her daim AR-GE çalışmaları gerçekleştiren bir sektördür. Pandemi öncesinde son 10 yıldır her yıl 100 milyon adede yakın üretim gerçekleştiren ve bir o kadar da satış yapan bu yapılar, dünyanın her ülkesinde el üstünde tutulmaktadır.
Ülkemiz de üretim açısından 2 milyon adet kapasiteye ulaşmış, 500 bin üzerinde istihdam sağlayan, yapılan ARGE yatırımları ile sürekli gelişen ve dünyada üretim kalitesi ile ön planda olan bir pozisyondadır.
Yukarıdaki tabloda üretim açısından değerlendirme rakamlarını bulacaksınız. Burada da görülebileceği gibi kapasite kullanım oranlarımız pandemi öncesi dönemde %85’leri geçmiş iken son 2 yıldır pandemi etkisi ile yavaşlamıştır.
Üretimlerimiz açısından baktığımızda ise son 10 yıl ihracat ortalamamız yüzde 75 seviyesine oturmuş durumdadır. 2019 yılında otomotiv sektörü ana ve yan sanayisi olarak 31.5 milyar dolar ihracat buna mukabil 19.5 milyar dolar ithalat yaparak 12 milyar dolar ticaret fazlası vermiştir. Yani otomotiv sektörü cari açığa neden olan değil, cari açığın kapanmasına destek veren başat bir sektördür.
Ancak kamu üzerinde toplam cari açık dolayısıyla oluşan baskı aynen sigara-alkol, beyaz eşya, akaryakıt gibi metalarla beraber aynı potaya konmakta ve haksız bir şekilde baskılanmaktadır. Baskının en önemli unsuru ise araçların satışları esnasında uygulanan ÖTV (Özel Tüketim Vergisi)’dir.
ÖTV konusunda dünyada emsali çok az görülecek oranlar ülke tüketicilerine ek yük olarak yansıtılmaktadır. Tüketiciler küçük hacimli motorlarda adeta bir araç kendilerine bir araç da devlete almaktadırlar. Bu büyük hacimli motora sahip araçlarda 1’e 3 oranlarına kadar çıkmaktadır. Elbette devletler yatırım yapmak, halkın refahını yükseltmek adına vergi toplarr ancak otomotiv sektörü üzerindeki vergi yükü ülkemizde bir emsali daha olmayacak büyüklüktedir. Şöyle açıklayalım:
2022 ilk 2 ayda vergi gelirleri yüzde 84,5 artarak 327,7 milyarı aşmış durumda.
Tahsilatta,
-Dahilde alınan KDV % 59
-Gelir vergisi % 46
-Kurumlar vergisi % 159
-Alkollü içecekler ÖTV % 60
-Motorlu Taşıtlar ÖTV’de % 52 oranında artışı yaşanmış oldu
Bütçe fazlası ise tam 100 milyar!
Otomotiv Sektörü;
2022 yılı ilk 2 aylık dönemde,
-Pazar % 13,9 daralırken
-ÖTV geliri % 52 oranında artmış
Elde edilen 10 milyar 810 milyonluk tahsilât ile şimdiden 2022 hedefinin yüzde 15 oranı aşılmış durumda…
Yukarıdaki tabloda da göreceğiniz gibi ülkemizdeki vergilendirme sistemi de oldukça karmaşık. Yüzde 45’ten başlayan ve yüzde 220’ye kadar uzanan bir vergilendirme bulunmakta. Yüzde 45 vergi diliminde hiç araç kalmamışken ağırlık Yüzde 80 ÖTV dilimine denk gelmektedir.
Peki, bize en yakın bölge olan Avrupa’da vergi sistemi nasıl acaba diye bakarsak karşımıza ne çıkacak? Hadi buyurun bakalım:
Tabloda açıkça göreceğiniz gibi AB ülkelerinde bir araç üzerine uygulanan toplam vergiler yüzde 17 ila yüzde 27 arasında değişmektedir.
Bu durumda şunu söyleyebiliriz ki ülkemizde araç alan tüketiciler Avrupa’daki tüketicilerden daha büyük maliyetlere katlanarak araç alabilmektedir.
İşte bu sebeple ne yazık ki ülkemizdeki otomotiv satışları hiçbir zaman beklenen veya olması gereken noktalara ulaştırılmamıştır.
Bir tablo ile size AB’deki satışları göstermek istiyorum, ardından ülkemizdeki satış rakamlarına da göz atalım:
Yukarıda 2021 yılının toplamında AB ülkeleri ve Türkiye satışları verilmiştir. Nüfusu Almanya kadar olan Ülkemiz Almanya’da yapılan satışların sadece yüzde 25’ini yapabilmektedir.
Daha çarpıcı bir tablo daha paylaşmak isterim, bin kişiye düşen araç adedi raporu:
Acea verilerine göre 2019 yılında yakın bölge komşularımızdan Romanya’da 1000 kişiye düşen araç adedi 414, Yunanistan’da ise 598 adet olmuş. Peki, aynı dönemde Ülkemizde ne kadardı?
Sadece 190 adet!
Üstelik bu adedin içinde motosikletler ve özel amaçlı araçlar da dâhil.
Yukarıdaki tabloda ise geçtiğimiz iki aya göre 1000 kişiye düşen yeni otomobil satış rakamlarını göreceksiniz.
Sanıyorum yeterli çarpıcılıkta veriler ile ÖTV efektini anlatabilmişimdir.
Aşağıda göreceğiniz grafik ise Ülkemiz Otomotiv Sektörünün son 10 yıllı satış rakamlarını içermekte. Adeta bir kalp elektrosunu anımsatan bu satış grafiği ile sektörün ne kadar öngörülemez olduğunu ve Yöneticiler için tahmin kabusu yarattığını anlayabiliriz.
Evet yazılarımın ilkinde sizlerle sektörün ana konusu olan vergilendirmede AB ülkeleri ile aramızdaki farkları anlatmaya çalıştım.
Bir sonraki yazımızda görüşmek üzere…
iletişim: www.macassisttr.com
Rakamlara dayalı adı ÖTV olan aslında başından kesilen trafik cezası gibi. Öngörülen Trafik Vergisi. Bu vergi çok kolay tahsil ediliyor. Bunun yerine geçecek farklı bir vergi olmalı ve bunun için konunun uzmanları ile çalışılmalı. Cari açık sebebi bir ürün cezalandırılıyor. Aslında Özgür bey cari fazla veren bir sektör olduğunu raporunda ispatlamış. Daha çok yerli yan sanayi kollarını geliştirmeli. Her on yılda bir başımıza kriz açan tüm cari açıklarımızı da gözden geçirmeli önlem almalıyız. Güzel bir yazı teşekkürler Özgür Tezer.