Petrol fiyatları, çevre kirliliği, şehirleşme, teknoloji, dijitalleşme, sürdürülebilirlik gibi çok farklı ve fazla sayıda etkenin tetiklediği ulaşım ve mobilitede değişimlere şahit oluyoruz. Neredeyse 150 yıldır kullandığımız, petrol ürünlerinin kullanımına uygun olmakla birlikte karmaşık teknolojisi ve yüksek emisyon değerlerinden dolayı içten yanmalı/termik motor yerini çok ta yavaş olmayan bir hız ile yerini alternatif motorlara bırakmakta. Kısa vadede hibrid, orta vadede elektrikli ve uzun vadede yakıt hücreli araçların artışı muhtemel gözüküyor.
Otomotiv sektöründe dönüşüm
Alternatif enerji kullanan bu araçların oem ve üretiminde belirli yol kat edilmesine rağmen satış, satış sonrası ve aftermarket, bayi teşkilatı gibi alanlarda önemli dönüşümleri yaşanması söz konusu. Bunun yanında petrol firmaları da bu değişime ayak uydurarak artık kendilerini enerji firmaları olarak lanse etmekte ve faaliyetlerini bu alanlara genişletmektedirler.
Bu konulardan en önemlilerinden biri de bu araçlara bakım onarım hizmeti verecek servis noktaları ve buralarda bu işleri yapacak teknik personelin yetkinlikleri. Dünyada bu konuda birçok düzenleme yapılmasına rağmen ülkemizde henüz somut adımların atılmadığı aşikârdır. Örneğin yetkili servis standartlarını belirleyen ve motorlu araçlara hizmet veren tesislerin kanunen alması gereken TSE 12047 belgesi halen elektrikli ve hibrid araçlar için revize edilmiş değil.
Servislerde iş kazaları
Aynı şekilde sanırım en önemli başlıklardan biri olan bu araçların bakım onarımını yapacak personelin farkındalığının sağlanması ve yüksek volta8jda çalışma yetkinliklerinin kazanılmasıdır. Bu işlerde çalışan personelin yıllarca karşı karşıya kaldıkları en büyük riskler klasik iş kazaları idi. Yani parmağın bir yere sıkışması, ayağa ağır bir cisim düşmesi, göze çapak kaçması, bir uzvun kesilmesi/sıkışması, sıcak ya da kimyasaldan yanma, incinme vb. Ancak tüm bu kazalarda bedenen uğranan hasarların telafisi/tedavisi mümkün, hatta bundan ders alarak sonraki çalışmalarda daha dikkatli davranılması bile söz konusu. Yani parmağını kayışa kaptıran bir teknisyenin bu uzvu mikro cerrahi ile yerine dikilerek tekrar çalışma hayatına devam edebilmekte.
Yüksek voltajda durum
Ancak yüksek voltaja sahip elektrikli ve hibrid araçlarda durum hiç de böyle değil. Çünkü bu işin telafisi ya da ders alınması mümkün değil. Çünkü yüksek voltaja maruz kalmak servise dikey giren bir kişinin yatay çıkmasıdır. Türkiye’de elektrikli hibrid araçların artması ile eğitim ve belgelendirme konusunda ihtiyaçlar ortaya çıkmıştır. Ancak yine bu konuda da henüz hiçbir kanuni düzenleme söz konusu değildir.
Daha da ilginci sektörde tüm bu düzenleme ve gereklilikle hep “elektrik araç” eğitimi/personeli vb. isimlerde geçmektedir. Oysa Avrupa’da ve Dünya’da böyle kavram ya da isimlendirme yoktur. Bunun yerine “High voltage/hoch volt”, yani “yüksek voltaj” tabiri kullanılmaktadır. Çünkü zaten motorlu araçlar personeli ya da teknisyenleri zaten araçları bilmekte sadece yüksek voltaj farkındalığının sağlanması gerekmektedir.
Avrupa’daki uygulamalar
Ülke olarak bizim daha çok takip ettiğimiz ya da kendimize uyarladığımız düzenlemeler biraz da bir parçası olduğumuz için ağırlıklı olarak Avrupa Birliği normlarıdır. Bu konuda en ileri düzeydeki ülkeleri Fransa, Almanya ve İngiltere olarak sıralamakta fayda var. Fransa özellikle önceleri hidroelektrik, sonra nükleer enerjideki tecrübesini ve düzenlemelerini bu alana kolayca aktardı. Bunu Almanya takip etti. Almanya’da ise Alman Sosyal Kaza Sigortası Kurumu (DGUV) bu konudaki standartları belirliyor. Hepsinin üzerinde EN 50110 nolu Avrupa Birliği Normları bu konudaki tanımlamaları yapmaktadır.
İlk faaliyetler ve gereksinimler
Türkiye’de 2011 yılında- o yıllara göre çok cesurca bir girişim- Renault Fluence ZE yerli üretimi ile TSE tarafından yukarıda bahsettiğimiz düzenleme hayata geçse de bir süre sonra yürürlükten kaldırılmıştır. Ancak bu bile bir farkındalık oluşmasına bir miktar öncülük etmiş hatta sadece yetkili servis personeline değil, oto kurtarıcı, itfaiye gibi kurumlara eğitimler verilmiştir.
Elektrikli ve hibrid araçlarda yeni olan teknolojilerde güvenli bir şekilde çalışabilmek için çok çeşitli uzmanlıklar gerekmektedir. Bu araçlar 1.000 volta kadar yüksek gerilime sahiptir. Bu nedenle hem servisler, hem distribütör ve üretici çalışanları ve servis teknisyenlerinin bu konuda ilgili eğitimleri alarak uzmanlaşmaları gerekmektedir.
Bu araçlarda bakım onarım, arıza teşhisi, montaj, üretim, gerilimsiz hale getirme, sökme-takma konularında güvenle çalışmak için yüksek voltaj teknolojisine hakim olmak gerekir. Buna ek olarak batarya teknolojileri, şarj altyapısı ve işlemleri, satış, kullanım gibi konularda bilgi ve uzmanlık gerektirir.
Türkiye’de mevcut durum
Mevcut duruma baktığımızda şu an yapılan en ciddi faaliyet bazı mesleki ve teknik Anadolu liselerinde elektrikli araçlar bölümlerinin açılmasıdır. Ancak burada ders verecek öğretmenlerin eğitimi, eğitim malzeme ve araçları ve özellikle güvenlik ekipmanları konusunda önemli eksikler bulunmakta. Bu eksiklerin büyük kısmı okul ve öğretmenlerin bireysel çabaları ve ağırlıklı özel desteği ile yürütülmektedir. Ancak geçen yıl açılan bu bölümlerden ilk mezunlar ancak 2 yıl sonra çalışmaya başlayacaklardır. Bunun yanında yine bazı üniversitelerde açılan iki yıllık elektrikli ve hibrid araçlar bölümleri de aynı durumdadır. Yani ciddi öğretim görevlisi kadrosu, müfredat, doküman, atölye, eğitim materyali, araç ve güvenlik ekipmanlarına ihtiyaç vardır. MEB ve YÖK dışında resmi belge verebilen 3. Kurum olan MYK ise hala meslek standartlarını hazırlamakla meşgul. Yine en iyimser ihtimal ile 2023 sonuna doğru belgelendirme yapılabilir. Ardında ilk yardım ekipleri, itfaiye, oto kurtarıcı gibi ekiplerinde eğitimleri gerekecek (hatta gerekiyor). Bunlara ilave olarak elektrik çarpması durumunda yapılacak ilk müdahele ve yardım konusunda da çalışmalar yapılmalı.
Dolayısıyla TOGG CEO’su Gürcan Karakaş’ın geçen hafta yaptığı açıklamada Mart 2023’te araçları trafikte göreceğimizi de dikkate aldığımızda muhtemelen önümüzdeki yıl elektrikli ve hibrid araç satışlarında ciddi bir artışa şahit olacağımız aşikârdır. Şu an ağırlıklı markaların kendi personeline verdiği, bazı özel kurumlarında genel katılıma açık yapılan eğitimlerde bir artış olacaktır, ancak geç kalınmaması gerekir. Ayrıca yine bu eğitimlerin standartlarının belirlenmesi, verecek kurumların yetkilendirilmesi vb. ihtiyacı vardır.
Sonuç
Kısacası otomotiv sektöründe bakım onarım sektöründe “elektrikli araçlar” tabirini bir kenara bırakıp “yüksek voltaj” ifadesinin kullanımının yaygınlaştırılması öncelikli işlerden biridir. Ve en önemlisi ister yetkili servis ister özel servis ya da sanayi de çalışan tüm teknisyenlerin bu konuda bilinçli olmaları, bu araçlarda sadece eğitimli ve yetkilendirilmiş personelin çalıştırılması ve işyeri sahipleri ya da yöneticilerin de bu konu aksiyon almaları kaçınılmaz acil bir gerekliliktir. Yoksa her konuda olduğu gibi bunda da ilk kaza ya da can kaybından sonra önlem alınmasının hiçbir anlamı olamayacaktır.
Bir sonraki yazıda görüşmek dileğiyle
Osman Kaya